21 Haziran 2015 Pazar

Taze Annelere Dikkat :)))

    Merhaba 'Taze Anneler'...  :)
    Bu 9 ay nasıl geçecekti derken birden kendini doğum yapmış kucağında bebeğiyle bulan tüm şaşkın annelere gelsin bu yazım. Burada küçük bir itirafta bulunmakta fayda var, ben Melinda'yı kucağıma aldıktan sonra kendi adıma büyük bir şaşkınlık yaşadım, çünkü anlatılanın aksine annelik hormonlarla dolmuş taşmış, kucağındaki minik yavrusuna filmlerdeki gibi yaşlı gözler ve vakur tavırlarla bakıp  'Merhaba miniğim, ben senin annenim. Şimdi tüm engin tecrübelerim ve yoğun hormonlarımla sana çok iyi annelik yapacağım, hatta bir süper anne olacağım' demedim, diyemedim... Belki ilk olmasından belki şaşkınlıktan, beynimde dönüp duran tek cümle 'Allah'ım, şimdi ne yapacağım ben!!!' oldu. Ve uzunca bir süre bu şaşkınlık devam etti... Zamanla enteresan bir şekilde gerçekten 'ANNE' oldum. O yüzden bence 'ANNE'lik ve 'TAZE ANNE'lik farklı şeyler. Açıkcası ciddi bir vicdan azabı da çektim, neden böyleyim diye, ama sonradan hem bebeğe alıştıkça hem pratikleştikçe yavaş yavaş bu duyguyu attım, hatta konuştuğum birçok taze annenin de aynı şeyleri dile getiremese de yaşadığını görünce bu durumun şaşkınlık ve oturmamış hormonlardan kaynaklanan olağan bir durum olduğu kanaatine vardım.
     Sanırım Melinda 20 günlük civarıydı... Bir iş için kızımdan ayrı ilk defa tek dışarı çıkmam gerekti. Normalde hane içinde yapışık vaziyette yaşayan ben ve Melinda, yaklaşık 2 saatliğine ayrı kaldık. Göğsüme yapışık küçük kenem, üzerime kokusu sinmiş küçük çığırtkanımdan ayrı o koca 2 saat... O gün 'ANNE' oldum ben, nasıl mı? Belki de özlemek tetikledi anne olmamı. Kızım aklıma gelince sızlayan göğüslerim fark etmemi sağladı muhtemelen... O gün koşa koşa eve geldim ciddi bir acı-sızı ve burnumda kokusuyla... Kucağıma alınca o vakur tavır geldi birden üstüme!!! 'ANNE' olmuştum ben! Gerçekten... :)
      Bebeğini yeni kucağına almış 'taze anneler', bebeğinizle geçireceğiniz ilk 21 günde dikkat edilmesi gereken birkaç önemli gün var. Bu günlere hazırlıklı olmak her zaman avantajınıza. Çünkü ben bu günleri bilmeden atlattım ve sonradan keşke daha önceden hazırlıklı olsaymışım dedim. Ha bu arada hazırlıktan kasıt sadece ,annenin kendini ruhsal olarak hazırlaması. Çünkü daha henüz taze anne olan bizler bir de üzerine bu kritik günlerde psikolojik olarak hazırlıklı olmayınca sonuç ağlama krizleri olabiliyor. Bu durumda 'Anne' olma sürecini uzatabiliyor.
     Artık doğumu ister sezeryan ile yapın ya da normal doğum olsun ilk gece illa hastanede kalınıyor. Bebek ilk gece muhtemelen dermansızlıktan hastanede inanılmaz çok ağlamaz. Yorulur, hem de çok. Hiçbir şey yapmamasına rağmen emerken uyuyakalır. Bazen bebekler ememez bile, beceremez. (ki ben bunu genellikle erken ya da sezeryan ile doğan bebeklerde gözlemledim) Emziremeyen anne üzülür,panikler. Çünkü ilk süt ve devamında 6 ay boyunca sadece anne sütü bebeğe verilebilecek en büyük şeydir.Bir de bebek beslenmezse yeni doğan sarılığı gibi bir bela gelir ki annenin aklına, akıllara zarar bir korku. Evet bebeği besleyebilmek çok önemli ama onun çok yorulduğunu unutmayın, sarılığı da aklına getirmeyin çünkü mama diye bir şey var. Hastanede hekim uygun görürse zaten takviye mama verilir ve bebek kendini kurtarır. Bu arada atlanmaması gereken bence en önemli şey anne sütünün emzirdikçe gelmesidir. O yüzden memede uyuyakalan bebeği topuğunu kaşıyarak uyandırmaya çalışmalı, ve hatta bir süt sağma makinesi kiralayıp ya da alıp memeyi boşaltmalı. Boşalan meme hem daha çok süt üretir hem de daha çabuk üretir ve dolar. Gelelim ilk ağlama krizine ; bebek 3. gününde nedensiz bir ağlama krizine girer. Bebek ağlar , siz susturamadıkça etraftan 'aç bu bebek, emziriversen, meme arıyor bu' laflarını duyar ve daha çok cinlenirsiniz. Annenin gerginliğini hisseden bebek daha çok bağırır. Sonuç? Annenin ilk ağlama krizi, tabi çelik gibi sinirleriniz yoksa. O yüzden lütfen 1. Kritik Gün- Bebeğin 3. Günü'ne dikkat...
      3. gün krizini atlattınız biraz daha tecrübelendiniz tam herşey yoluna girdi derken 11. gün geldi çattı. İşte bugün 2. Ağlama Krizi Günü... 11. gün bebek 3. günden daha şiddetli bir ağlama krizine girer, kucağınızdan bıraktığınız anda basar çığlığı. Öyle ki yemek yemeye bile fırsat bulamazsınız. Yine aynı diyaloglar, emzir tavsiyeleri, aç bu bebek cümleleri... Sonuç? Ağlamaktan helak olmuş anne ve sinirleri iyice kalkmış bir anne.
     21. gün bebeğin dönüm noktasıdır bence. Çünkü eğer kolikli bir bebeğiniz olacaksa sancılar 21. gün başlar. Bebek beslenir, susar ama 10 dakikaya kalmaz avaz avaz ağlamaya başlar, kucaktan bırakamazsınız. Tekrar emmek ister, emzirirsiniz 10 dakika sakin sonra çığlık çığlığa... Tekrar meme ister, hazmedemediği sütün üstüne tekrar süt gelir ve bebek yine avaz avaz... Böyle bitmek bilmeyen bir döngü başlar. Sonuç? Artık iyice yorulmuş bir anne... Bebek aç olduğu için değil, anne sıcağı, kucağı ve emme hissinden başka birşey bilmediği için emmek ister. Bu durumda beslenme aralıklarına önem vermek en az 2 saat yapmaya çalışmak, beslenmeden sonra ivedilikle gazını çıkarmak, onu kucaklamak, ona sarılmak, anne karnındaki cenin pozisyonunda tutmak, karnını ufalamak, yumuşak masajlar yapmak, kulağına yumuşak sesle mırıldanmak ve emzik (Melinda emzik tutmadı ve ben çok zorlandım!) kurtarıcınız olabilir.
     Tabi her bebek farklı mizaçta oluyor ama genellikle bu yöntemler işe yarıyor. İlk 40 gün bebek bakımında kural olmadığını düşünenlerdenim ben, o yüzden özellikle bu kriz günlerinde bebeğinize daha çok sarılın. Bebek anne sıcağını alsın, kokusunu duysun. Çünkü bu dokunuşlar hem sizin 'anne'liğe terfinizi kolaylaştıracak hem de kriz günlerini daha rahat atlatmanızı sağlayacaktır...
   

     Kriz günler dileğiyle...
     Sağlıcakla kalın...

20 Mart 2015 Cuma

EYVAH! BEBEĞİMİN BOYNUNDAKİ O ŞİŞLİK DE NESİ?

         Melinda Hanım, benim mis kokulu tatlı böceğim 14 Mayıs 2014 de evimize hoşgeldi. ''Aman uyumuyor'', ''şimdi bu ağlama krizi de nesi?'', ''yoksa sütüm mü yetmiyor da bağırıyor?'' , ''yoksa kolik dedikleri illet bu mu?'' derken kuzucuk annesinin dar ama konforlu karnından sonra geldiği yeni evine tam alıştı, ben de acemiliğimi atıyorum havalarına girerken tarih 11 Haziran 2014 ü gösterdiği gün beni bir ağlama krizi tuttu (hoş bu ilk değildi ama en şiddetlisiydi). Neden mi? Kuzusunun kakasının kıvamını bile takip eden obsesif anne yani bendeniz (iyi ki de böyle obsesifmişim) Melişka'yı emzirirken o küçücük boynunda dev gibi (bana öyle gözüküyordu!) bir şişlik gördüm. Başını sola çevirdiğinde belirginleşen bu şişlik normal şartlarda bebişin henüz 29 günlük olduğu ve kafasını çok da hareket ettirmediğini düşünecek olursak kolay fark edilir bir şey değil aslında. Ama milimetrik tarayıcılı anne gözü (her anne 10 derece miyop olsa da bu tarayıcılara sahiptir eminim) şükür ki böyle ayrıntıları fark edebiliyor.




         O şişliği fark eder etmez aynısı acaba diğer tarafta da var mı diye kontrol ettim ve ''Aman Tanrım!- Yokdu!''. Hemen google a ''bebeğimin boynunda şişlik var'' yazdım ve sonuçlar gözlerimi sonuna kadar açılmış çeşmelere çevirdi! Adını bile anmak istemeyeceğim sonuçlar o kadar moral bozucuydu ki hemen doktorumuzu aradım. Fakat ertesi güne kadar anne nasıl bekler? İyi ki yan komşum bir çocuk doktoru :) Evine girmeden bize uğradı ve sorduğu ilk soru, ''Melinda normal doğumla mı doğdu?'' oldu. Evet Melinda normal doğum bebeği. Ve normal doğum komplikasyonlarında biri Tortikolis. Yani doğum sırasında 1000 bebekte 1 görülebilen, boyunda her iki tarafta bulunan ''sternokleidomastoid- SKMK'' denilen kasın doğum eylemi sırasında gelişen (çoğunlukla doğum hekiminin insiyatifinde olan birşey değil) kas travması ve bu travmaya bağlı ileri dönemde o kasın kısalarak yüzde asimetriye kadar gidebilen boyun eğriliği durumu(resim 1).Hangi tarafta kas kısalması varsa bebek başını o tarafa doğru yatırıyor ve suratını diğer tarafa yukarı kaldırıyor , kas da kısa olduğu için bir zaman sonra kullanılmayan taraf iyice atıllaşıyor. İlerlemiş vakalarda suratta asimetrik bir görüntü bile oluşabiliyor (resim 2).Bazı ileri tedavi edilmemiş vakalarda kısalan kasın kesilmesinden ibaret bir ameliyat bile yapılabiliyor. Konuyla ilgili ayrıntılı medikal bilgi http://www.drbulentaldemir.com/egri-boyun-tortikolis/ bu adreste gayet güzel anlatılmış.

       
       Ertesi gün olunca koşa koşa hastaneye gittik ve ultrason ile kesin teşhis konuldu. Tedavi için yapılacak en önemli şey egzersiz. Annenin bebeğine yaptırdığı bebeğin pasif olduğu egzersizler erken dönem teşhisli tortikolislerde ilk adım tedavi. Bebek biraz daha büyüyüp kafa hareketlerinde insiyatif alınca bebeğin kısalan kas tarafına yukarı doğru başını çevirmeye teşvik edilmesi lazım ; belki bir oyuncak ile dikkatini çekerek veya o taraftan seslenip size bakmasını sağlayarak. Yani mekanik olarak kısalan kas, ters istikamette gerdirilecek ve kısalan istikamette açtırılacak. Mesela sağ tortikolisde kafa sola yukarı gider. Egzersizleri kafayı sol boynu açıp sağa yukarı çevirerek yapmak lazım.Ben sağ tortikolisli Melinda'yı çoğunlukla sağ tarafına başının altına yastık koyarak yatırdım, şağ kolumun üzerinde yanağını sağ tarafını koluma koyarak boynunu açtım, doktorun verdiği egzersizleri de düzenli olarak yapmaya çalıştım. Egzersizler için de ayrıntılı bilgiyi https://www.youtube.com/watch?v=jP_jIwbeYCY burdan bulabilirsiniz.
        1 ay sonra kontrole gittiğimizde doktor ''Artık kafanızı bu tortikolis işine TAKMAYIN, çünkü ondan eser kalmamış '' deyince yaşadığım mutluluğu tarif edemem. Bebeğimin düzelmesi bir yana, ''bebeğin boynuyla bu kadar uğraşma'' laflarına rağmen obsesyonlu ısrarlarımın cevabını aldığıma da çoooook sevindim... ;)
         Sağlıcakla kalın....    
 

     

12 Şubat 2015 Perşembe

Hamilelikte Fark Edilmemiş Pıhtılaşma Problemleri

       Merhabalar...
    İlk yazımı hamileliğim süresince '' amaaan çok takma, herşey kontrol altında '' diyerek kendimi sakinleştirmeye çalışsam da hep bilinç altımda '' Dikkat Nilhan Dikkaaaaat! '' diye bağıran bir konu hakkında yazmak istedim... Gen mutasyonları (yapı değişikliği-bozulma) ve pıhtılaşma problemleri.
    O güzel haberi aldıktan sonra ufak çaplı bir araştırmayla doğum doktorumu seçtim. Benim için önemli olan beni  ''germeden'' , bu sürecin tadını çıkarttırarak sonuca ulaştıracak (çünkü gerçekten hamilelikte hormonlar ciddi ciddi sapıtıyor!) doktoru seçmekti. (iyi ki de Dr. Cüneyt Genç'i seçmişim.) İlk muayene ve anamnez alırken sorduğu birkaç soruyla şüphelendiği şey doğru çıktı... ''Evvveeeeet nur topu gibi bir gen mutasyonunuz var Nilhan Hanım, bu 9 ay azcık dikkatli olacaksınız'' Bu problem maalesef rutin kan tetkiklerinin sonucunda öğrenebileceğiniz birşey değil Kanınızdan gen analizi yapılarak öğrenilebiliyor ki, kanı verdikten sonuçları almak için 21-30 gün arası beklemeniz lazım.
    Sizin de eğer ;

  • ailenizde kalp-damar hastalıkları ve pıhtılaşma problemleri varsa
  • annenizde yaşanmış bir (veya daha fazla) düşük hikayesi varsa
  • doğum kontrol hapları tansiyonunuzu yükseltiyorsa
  • sizin de yaşanmış bir düşük hikayeniz varsa    
tabii hekiminizin yönlendirmeleri doğrultusunda genetik analizinizi yaptırmanızda fayda var.

     Yapılan test birçok çeşit gen mutasyonu hakkında bilgi veriyor. Peki genetik bozukluk anne ve bebeğe ne gibi sıkıntılar oluşturabiliyor? Öncelikle annenin hamilelik sürecinin konforunu azaltan bir durum. Benim şahsen ciddi bacak ağrılarım oldu...Annede ''DVT- Derin Ven Trombozu'' (özellikle bacaklarda pıhtı atması sonucu oluşan damar tıkanıklığı) denilen durum yaşanabiliyor. Ama daha da önemlisi bebekte oluşabilecek sıkıntılar. Maalesef annesinin plasentasından nefes alan,beslenen,yaşayan miniğin plasentasına giden bir pıhtı düşüğe sebebiyet verebiliyor... Her çeşit mutasyon illa düşük yada DVT ye sebep olmuyor tabi. Hamileliğiniz boyunca alacağınız önlemler ve kullanacağınız ilaçlar sizi ve bebeği yüksek oranda koruyor.

     Ben n'aptım?

  • Gebelik süresince 100 mg aspirin kullandım
  • Ayda bir Dodex ampul vurdurdum (homosistein'in yükselmemesi için)
  • Homosistein denilen bir hormonun belli bir değerin altında olması lazım, her ay homosistein ölçümü yaptırdım. (Takip önemli :) )
  • Bacak ağrıları için varis çorabı giydim (göbiş büyüyünce eşiniz giydiriyor çok eğlenceli oluyor!)
  • Clexane iğne vurdum. (her ne kadar buna da alışsanız da can yakıyor, ve beni çok morarttı! sağolsun eşimin eli pek bir hafif! :) )
  • Boooool bol yürüyüş yaptım.
     Farkındalığın hep çoooook önemli olduğunu düşünmüşümdür, ve çok şükür ki artık her şeye ,her türlü ulaşma imkanımız var. Yüksek bilinç düzeyi ve erişebilirlikle herşey hakkında kolaylıkla bilgi sahibi olabiliyor ve olası durumlara karşı önlem alabiliyoruz. Maalesef kimilerimiz genetiğin azizliğine uğruyor ve diğerlerimizden biraz fazla problemler yaşayabiliyor. Önemli olan 'bize ne olduğunu anlamak' ve 'önlemler alabilip sakinliğimizi korumak'...
     Benim için sonuç ne mi oldu???
     Sonuçta çok şükür 38 hafta kazasız belasız geçti, aceleci kızım 40 hafta beklemeden annesi-babasına tam da 38+0 da , 14/05/14 yani ''Eczacılık Bayramında'' kendini hediye etti :)))))

                                                                                                                           Nilhan :X :x :X :x